Kutsal Koşul

Rüzgarlar doluyor zihin banliyösüne

vızıldayan sesler ve sinekler

kırmızı ışıklar uyarır köklerini

kaç ordan ,kaç

merakın vurur buğulu camlarına

gözlerin kaçırır seni peşinden

ara kendini telsiz telefonlarda

biliyorsun gözlerin ağrıyor demir betonlardan

üzwrlerine dökülüyor her çivi

ağaçlar düşer yapraklarına

yıkılır her düzen beyninde

yeni beyin kontrölün olur

vızıldayan sinekler üşüşür başına

maskelerin yolunur,maske yapılır

ben sen o biz sizler olmuşsunuz biz kuşağı

titreşim ve ölmüş mumlar

büker belini acılı günahların

benim senin gibi çok cehennemim oldu

yanarken yanıldığım cehennemler

korlaştı vücudum en az ruhum kadar

yine ben umutluyum büyük kapılardan

açılan kutsal pınarlara

ama o kadar yangın olmuşum ki kutsallığı da yaşyamam

hissetmez hücrelerim

dolaşır kanımda cehennem

nefesim kuduz sensizliklere

benim cesaretim dans eden parmaklarım

ipek tonlar silahlarım her sevişte çaldığım

gitarımın teller ikadar keskin kendine bu ruh

bi okadar da melodi ferahlığı verir bedenimden

İsa’lar vardır bedenimde

çarmıha gerilmiş kanlı düşünceler

beni yere serdiler kanlı yere

düzeldi tüm bunaltım,bulandım

çamura sağlandı gözlerim gerdiniz beni

toplumunuza çarmıhım ben

çarpığım

geleneksel

koşulsuz,istemli

çakıyorum çivilerimi kötü düşüncelerinize

birlik hacınıza

büyük yargılarınıza.

savaş niyetlidir size bu ruh

koskaca dünya var ellerinizde evreni görmezken.

Mavi Düşüş

Kabullenilmiş üsluplarınız var

Çökelme içinde yürüttüğünüz

Çökelmeyi kabullenmişliğiniz var

Kutsallıkla parçaladığınız manifestolarınız

Ne zaman konuşsanız İçte bir magma hareketleniyor

Kabuklarınız yanıyor eski günahlarınızla

Yeni insanlar yaratıyorsunuz küller içinde

Kokuyorsunuz yanmış düşüncelerinizle

Kaçıyorum kraterlerden

Oturup izlerim

amaçsız hareketleriniz var büyüyü bozan

Gülümsemelerimizi çürüten

Sıyrılamadık sivrilmekten

Görmüyor musunuz ışıklar kırılıyor her düşündüğümüzde

Gözlerim çöküyor üstünüze. 

Mavi Düşüş

Kabullenilmiş üsluplarınız var

Çökelme içinde yürüttüğünüz

Çökelmeyi kabullenmişliğiniz var

Kutsallıkla parçaladığınız manifestolarınız

Ne zaman konuşsanız İçte bir magma hareketleniyor

Kabuklarınız yanıyor eski günahlarınızla

Yeni insanlar yaratıyorsunuz küller içinde

Kokuyorsunuz yanmış düşüncelerinizle

Kaçıyorum kraterlerden

Oturup izlerim

amaçsız hareketleriniz var büyüyü bozan

Gülümsemelerimizi çürüten

Sıyrılamadık sivrilmekten

Görmüyor musunuz ışıklar kırılıyor her düşündüğümüzde

Gözlerim çöküyor üstünüze. 

Path

Bob dylan olmasaydı aslında ben sabahlamazdım.her yere geç kalışımın sebebidir Dylan.Yalnızlığın huzur patikalarına sokandır o.Mızıkasıysa her zaman pusulam.

Epitaph

Koşarak geliyorsun yine
Durdurulamaz heyecan ayaklarında
Gözlerin kör ediyor geceyi
Mırıldan ki.duyayim rüyaları
Sonsuz çukurlarda koştuk
Her gece yeniden
Cukurlarini doldurdum
Her gece yeniden
Ve öptüm göğüslerini
Gitar tınısı gibi kokun
Konser verir her yaklasımımda
Seni öpme yankısı
Çığ olur düşer üstüme
Dudaklarinsa ilk yardım.
Bacakların var onlara sarılmak var
Soğuk gecelerde
Geceler hep soğuk
Isıtan şey ise bel gamzen
Uzaktayken her şey gri
Güneş sürekli batıyor uykularıma
Özleminse,şaraplar tasiyor vucudumdan
Sarhoş oluyoruz,kollarım
Seni çağırıyor.
Ellerim bob dylan
Saçların mizika
Boynunda oluyor tüm o country
Sırtın jazzliyor bedenimi
Asindiriyor vücudumu.mutlulukla
Ruhum.uyuyor sana,uykulu
Deniz anaları özlüyor seni
Balık oltalari,vapurlar,yastık ve t-shirt
Ama sen rüzgar oluyorsun sadece
Sarılamadigim,göremedigim
Sadece okşayan ve kokunu acımasızca çarpıyorsun bana.
Continue reading

Zaman Geldi

Ve işte gidiyorum

Binalarıyla beni boğan bu kentten

Deniziyle içine çeken şehirden

Odamda bıraktığım parçalanmış düşünce kırıntılarıyla

Donuk yalnızlıklarımı boya yaptığım duvarlarımla

Çevreye bıraktığım kötülük zerreleriyle

Ve geride bıraktığım artık gerçek anlamında kullanamayacağım bir kaç gözyaşıyla

İnsanların tüm nefretiyle

Tüm karışık duygularla işte

Gitmeyi her hücremde istemiştim ya

Özgürlüğü bu kadar düşünmüştüm ya zaten

Çok ağır oldu be oğlum bu hiçsizlikler

Sanki tüm düşündüklerim,tüm iç savaşlarım ordu kurup o keskin kılıcını karnımdan içeri sokmuş da

Şimdi gidebilirsin diyor

Böyle durumda kelimeler düşünüyorum

Baktığımda anlamsızlaşmış hepsi,kaçmaya başlamış

Sanki zihnimi harcayıp peşlerinden koşmaya çalışıyorum

Belirsiz.

Bir kaç dost ağladı sanırım dönüp bakınca

Uzaktalar

Sanırım biri seslendi ordan

Yok.

Ama hayır ağlayanlar vardı,düşünme şimdi 

Kitapların ağladı raflarında

Çalmaktan eskimiş gitarın durup baktı al beni de dercesine

ya da geride kalan sigara külleri gecelerin

Şarkılar ağladı sonsuzluğa açılmış,daha önce çalınmamış haliyle

Sevdiğim belirsiz kadınlar mı ağladı?

Hayır,yok.Bir şairin dediği gibi “yokmuş gibi sevildin”sanırım

Belirsiz.

Ve işte gidiyorum.

Biri mi çağırdı adımı?

Biri mi haykırdı?

O da değilmiş,anılarım gömülüyormuş,hay aksi.

Gidiyorsun işte

Çemberin dışında kalan adam

Bu şehirde adam olamayan adam

Kendi iç çelişkilerini köreltip,çevresindekileri bıçaklayan adam

İçi yüzünden katliamlar yapan adam

Büyük insan

Ya da artık insan mı

Bilinmez…

Hep bu oldu ya,bu oldu; bilinmezlik

Ya da yaşamak uğruna serserilik

Kırıntılarını uzağa fırlattığım bir bumerang

Bana çarpıcağını bile bile attığım

Ve işte gidiyorum

Bilinmezliğe

Bilmeyerek,hissederek içime işleyen sert rüzgarı

Olayda buydu zaten,gördün ya

Alışamadın,yetmedi sana 

Ruhunu kaldıramadı bu şehir

Ya da sen ezildin de farkında değilsin

Yetmedi işte.

Cesur musun şimdi kaybedecek hiçbir şeyin olmamasına?

Salıncak 1961

İyi bir gün başlar.Dünyadayız artık.Dünya!

Şu tatlı pencereniz.Sizin.Bunu anlamayacak ne var?

Pencere.Tanıklık ediyor işte.Kendine.Gün mavisi bir şey.Tanıklık ediyor.

Pek açık değil.Değil de size değil.Tanıklık ediyor bir de

Bunu evrenin sonsuzluğu diye yanıtlar varlığı olmayan bir söz

Yok canım kimsenin bir şey dediği yok

Söylenmiş bazı sözler yaşıyor,o kadar.